Takvim yaprakları 7 Ocak 2021’i gösterdiğinde demokrasi ve özgürlükler ülkesi Amerika Birleşik Devletleri, tarihinde en son eşi benzerine 206 yıl önce görülen bir olayla karşılaştı. Demokrasini beşiği konumundaki ülkede, demokrasinin kalbi olan kongre binası, mevcut başkan Donald Trump ’ın seçmenleri tarafından basıldı. Normalde 3. Dünya ülkelerinde görülen görüntülerin, dünyaya demokrasi ve insan hakları ihraç eden birleşik devletlerde görülmesi, tüm dünya tarafından kaygı ile anbean takip edildi. Görüntüler; her ne kadar silahlı bir grup tarafından çıkarılan çatışma ve aşırı şiddet içermese de yaşananlar ülke imajına hiç üstünden çıkmayacak bir leke sürdü. Olaylar ise Ulusal muhafızların ve diğer güvenlik birimlerinin devreye girmesi ile ancak 4 saat sonra bastırılabildi. Fakat bu olay mevcut dünya düzeninde sosyal medyanın ve teknolojinin kurallarının yeniden yazılacağı bir çok gündem konusu bıraktı. Ve belki de en önemlisi, bu olaylar dünyaya artık Amerika Birleşik Devletleri başkanın bile dokunulmaz olmadığını gösterdi.
Kayıplar
Dünyanın belki de en güçlü makamı olan Amerika Birleşik Devletleri başkanlığı yukarıda bahsedilen olaylar sonrası aslında en büyük yarayı aldı. Mevcut başkan Trump , tüm olayların müsebbibi olarak gösterilmekle kalmayıp adeta tüm yakın çevresi ve çalışma arkadaşları tarafından defterden silindi. Kendisini her durumda savunan bir çok çalışma arkadaşını kaybeden Trump’a ise belki de en büyük darbeyi sosyal medya siteleri vurdu. Facebook ve Twitter gibi mecralar mevcut başkanın hesaplarını askıya aldı. Trump, en çok kullandığı ve gündemi belirlediği iletişim aracı olan Twitter’ı kaybetti ve olayları önlemek için yayınladığı video bile bu durumun değişmesine engel olamadı.
Dünyanın en güçlü ülkesinin başkanının, kendi ülkesindeki mevcut teknoloji şirketlerinin patronlarının direktifiyle sesinin kapatılması, her ne kadar bu makamda bulunan kişiye yapılmış olsa da sonuç olarak bu durum makamın da gücünün sorgulanmasına neden oldu.
Küresel Şirketler ve Devletler
Yaşananlar değerlendirildiğinde, birkaç teknoloji şirketinin gücünün ABD başkanından bile daha üstün hale denk gelebileceğini gösteriyor. Bu durum yeni güç savaşları için açık bir kapı bırakmakla kalmıyor ayrıca gelecekte başkan olacak kişiler için de bir tehdit unsuru oluşturuyor. Haklı bir sebeple dahi olsa, küresel teknoloji şirketlerinin elinde bulunan bu gücün ileride de haklı bir sebep için kullanılacağının da herhangi bir garantisi bulunmuyor. Bu şartlar altında “ifade özgürlüğü” tanımının, aslında teknoloji şirketlerinin süzgecinde geçen bir kavram olarak revize edildiği gözleniyor.
Ayrıca ABD Başkanının yaşadığı olayla birlikte, bugün sistemin parçası olanların, yarın sistemin dışına çıkmak istediğinde karşılaşabileceği bir durumu da dünyaya gösteriyor.
Bugün, dünyanın bir çok yerinde insan haklarına aykırı davranan, etik ve ahlaktan yoksun, şiddet içeren ve hedef gösteren yığınla sosyal medya kullanıcısının faal olduğu düşünülürse, ABD başkanına yapılan bu “ses kesme” operasyonunun bireysel bir hedef veya güç gösterisi olabileceği de düşünülebilir. Bu durumda 7 Ocak 2021 tarihinde yaşananlar, gelecekte küresel teknoloji şirketleri ve devletler arasında çıkacak çatışmanın fragmanı olarak kayıtlara geçebilir.
Yeni Bir Sayfa
Kronolojik olarak bakıldığında, sosyal medya ile büyüyen, yükselen, bir yıldıza dönüşen ve Twitter üzerinden gündem belirleyip gücünü sosyal medyadan alan Donald Trump’ın başkanlık hikayesinin, sosyal medya tarafından sesinin kesilmesi ile sonlanması da tarih sahnesindeki dramatik olaylar kategorisinde yeni bir sayfa olarak yerini almış görünüyor.
Ancak insan, her şeye rağmen ülkesindeki %50 oyu alan Trump’ın gelecek bir sonraki seçimlere hazırlanması ve kazanması ihtimalinin, dünya için nasıl bir kaos ortamı yaratabileceğini de düşünmeden edemiyor.
Amerikalı insanların tatsız gerçekleri, yabancı fikirleri, farklı felsefeleri ve rekabetçi değerleri öğrenmelerinden korkmuyoruz. Çünkü insanlarının özgür bir ortamda gerçekleri ve yanlışları yargılamasından korkan bir millet, kendi insanlarından korkan bir millettir.
John F. Kennedy